Kişinin kendisini veya malvarlığını koruyamayacak duruma düşmesi halinde devlet, hukuki bir koruma mekanizması olarak vesayet kurumunun bir devreye sokar. Türk Medeni Kanunu (TMK) çerçevesinde düzenlenen bu kurum, kişilerin menfaatlerini korumayı ve toplum düzenini sağlamayı amaçlar. Kısıtlama kararı da vesayet gerektiren hallerden biridir.

Kısıtlama kararı, kişinin hukuki işlem ehliyetini sınırlandırır; bu kişilere bir vasi atanır ve birçok işlem için vesayet makamının izni gerekir. Ancak kısıtlama kararı çok ciddi sonuçlar doğurduğundan, her olayda kolayca verilmez. Kanun kısıtlama sebeplerini sınırlı olarak saymıştır ve her biri titizlikle değerlendirilir.

Aşağıda, TMK’da yer alan başlıca kısıtlama sebeplerini bulabilirsiniz:

1.Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı (TMK m. 405)

Kısıtlama sebeplerinin en yaygını akıl hastalığı veya akıl zayıflığıdır. Kişi ruhsal veya zihinsel rahatsızlıkları nedeniyle kendi işlerini yönetemiyor veya kararlarını sağlıklı şekilde veremiyorsa, mahkeme tarafından kısıtlanabilir.

Bu durumda mutlaka resmî sağlık kurulu raporu alınır. Raporda kişinin fiil ehliyetini etkileyen bir bozukluk olup olmadığı, işlerini idare edemeyecek durumda bulunup bulunmadığı açıkça belirtilmelidir.

Mahkeme, bu rapor doğrultusunda kısıtlama kararı verirse kişi artık bazı işlemleri yapamaz, bir vasi atanır ve malvarlığının korunması sağlanır.

2.Savurganlık, Kötü Yönetim ve Kumar Bağımlılığı (TMK m. 406)

Belki de en tartışmalı ve en dikkatle incelenen kısıtlama sebebi budur. TMK m. 406’ya göre:

“Savurganlığı, kötü yönetimi, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya başıboşluğu ile kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan kişi kısıtlanır.”

Bu hüküm oldukça geniştir ve mahkeme her olayda somut delilleri değerlendirir.
Savurganlık, kişinin gelir ve malvarlığı ile bağdaşmayan ölçüsüz harcamalar yapması, gereksiz borçlara girmesi veya varlıklarını kısa sürede elden çıkarmasıdır. Ancak her yüksek harcama savurganlık değildir. Mahkeme şu kriterlere bakar:

  • Harcamalar kişiyi veya ailesini yoksulluğa düşürecek boyutta mı?
  • Davranış süreklilik arz ediyor mu?
  • Kişi uyarılara rağmen bu davranışına devam ediyor mu?

Kumar Bağımlılığı ve Diğer Zararlı Alışkanlıklar

Kumar bağımlılığı, aile içinde derin travmalara yol açan yıkıcı bir süreçtir. Bu bağımlılık, sadece bireyin kendisini değil, tüm aile fertlerini olumsuz etkileyerek, öncelikle ciddi maddi kayıplara ve borçlanmalara neden olur. Finansal çöküşü, aile içindeki güven ortamının yok olması, sürekli yalanlar ve aldatmalar takip eder. Bu durum, eşler ve çocuklar üzerinde hayal kırıklığı, öfke, kaygı ve çaresizlik gibi ağır duygusal travmalar yaratır; aile içi iletişimi kopma noktasına getirir ve evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açar.

Bu yıkıcı gidişatı durdurmak ve aileyi korumak amacıyla, Türk Medeni Kanunu kapsamında, kumar bağımlısının “savurganlığı, kötü yaşam tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi” gerekçeleriyle kısıtlanması talep edilebilir. Mahkeme tarafından verilen kısıtlama kararı ile kişinin mali konulardaki tüm yetkileri vasiye devredilerek hem bağımlının hem de ailenin daha fazla maddi ve manevi zarara uğramasını engellemeyi hedefler.

3.Alkol veya Uyuşturucu Madde Bağımlılığı (TMK m. 406)

Savurganlıktan ayrı olarak kanunda açıkça sayılan bir diğer sebep alkol veya uyuşturucu bağımlılığıdır. Bu tür bağımlılıklar kişinin hem sağlığını hem de sosyal ve ekonomik yaşamını doğrudan etkiler.

Kişi bağımlılığı nedeniyle gelirini bu maddelere harcıyor, işini sürdüremiyor veya ailesini geçindiremiyorsa, mahkeme tarafından kısıtlanabilir. Ayrıca bu bağımlılıklar kişinin davranışlarını kontrol edememesine, borçlanmasına ve malvarlığını tehlikeye atmasına neden olabilir.

4.Kötü Yaşama Tarzı veya Başıboşluk (TMK m. 406)

Kötü yaşama tarzı, toplum içinde kabul görmeyen ve kişiyi zarara uğratan davranışların süreklilik kazanması anlamına gelir. Örneğin:

  • Kişinin sürekli işsiz ve gelirsiz yaşamayı tercih etmesi,
  • Ailesini terk etmesi ve bakmaması,
  • Suç çevreleriyle ilişki kurarak malvarlığını tehlikeye atması.

Bu durumlarda da kişinin veya ailesinin geleceği tehdit altına girdiği için kısıtlama gündeme gelebilir.

5.Özgürlüğü Bağlayıcı Cezaya Mahkûmiyet (TMK m. 407)

Bir diğer kısıtlama sebebi de kişinin hapis cezasına mahkûm edilmesidir. Bu durumda kişi işlerini yürütemeyeceği için mahkeme tarafından vasi atanır. Vesayet, cezanın infazı süresince devam eder.

6.Kendi Talebiyle Kısıtlanma (TMK m. 408)

Bazen kişi kendi iradesiyle de kısıtlanmasını talep edebilir. Özellikle sağlık sorunları, yaşlılık veya bilişsel zayıflık gibi nedenlerle kendi işlerini yönetemeyeceğini düşünen kişiler, mahkemeye başvurarak kısıtlanmalarını isteyebilir. Bu durumda da mahkeme gerekli araştırmaları yaptıktan sonra karar verir.

Sonuç: Kısıtlama Ciddi Bir Hukuki Müdahaledir

Kısıtlama kararı, kişinin temel hak ve özgürlüklerini doğrudan etkileyen çok önemli bir hukuki işlemdir. Bu yüzden her olayda detaylı inceleme yapılır, deliller toplanır ve kişinin dinlenmesi sağlanır.

Özellikle savurganlık ve kumar bağımlılığı gibi durumlarda mahkemeler davranışın sürekliliğini ve yaratacağı maddi riskleri titizlikle değerlendirir. Sadece alışkanlık veya tek seferlik hatalar kısıtlama nedeni sayılmaz.

Kısıtlama davası açmayı düşünüyorsanız ya da size karşı böyle bir dava açıldıysa, hak kaybına uğramamak için uzman bir avukattan destek almanız önemlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir